Montrö Sözleşmesi
Türkiye'ye İstanbul ve Çanakkale boğazlarını kontrol etme, Boğazlar'ı istediği gibi silahlandırma ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren Montrö Sözleşmesi (1936 Montreux Convention), 20 Temmuz 1936'da İsviçre'nin Montreux kentinde imzalandı ve 9 Kasım 1936'da yürürlüğe girdi. 1840 Londra Konvansiyonu'na dönüş anlamına gelen bu gelişme, Boğazlar’ın ticarete tamamen açık; savaş zamanında ise ancak Türkiye’nin müttefiklerinin kullanabileceği bir su yolu olması anlamına geliyordu.
Montrö Sözleşmesi'nden önce geçerli olan 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, Boğazlardan geçecek yabancı gemilerin kontrolü Boğazlar Komisyonu'na devredilmiş; gayri askerî hale getirilen Boğazlar Bölgesi'nin kontrolü Milletler Cemiyeti'ne bırakılarak, Türkiye'nin egemenliği kısmen sınırlandırılmıştı. Hatta 1925 başlarında komisyonun yabancı üyelerinin isteğiyle, komisyona mahsus bir bayrağın Tophane Kasrı'na asılmasına da karar verilmişti. Boğazlar Komisyonu Başkanı Vasıf Temel Paşa’nın gayretleriyle asılmasına engel olunan bu bayrakta Deniz Tanrısı Poseidon'un çapraz çatılmış üç dişli yabası vardı.
Türkiye Lozan Boğazlar Sözleşmesi'ni, büyük oranda dünyanın bundan sonra bir silahsızlanma dönemine gireceği düşüncesiyle kabul etmişti. 1930'lardan itibaren ise bu durum İtalya'nın Habeşistan'a saldırması ve Almanya'nın Ren bölgesine asker çıkarmasıyla değişmeye başlamıştı. 1936'da bu değişen koşullara dayanarak düzenlenen konferansta, büyük ölçüde Sovyet ve İngiliz tezleri çatışmıştı. Sovyetler, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin savaş gemilerinin herhangi bir kısıtlama olmadan geçmesini talep ederken, İngilizler savaş gemileri için izin verilen tonaj miktarının artırılmasını istiyordu. Sonunda Türkiye'ye büyük ayrıcalık ve haklar tanıyan bir denge rejimi üzerinde uzlaşıldı; 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan beri devam eden "Boğazlar Sorunu" çözüme bağlandı.
Montrö Sözleşmesi'nin varlığı, 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin savaşan taraflara Boğazları kapatarak savaş dışında kalabilmesini sağlamış; Soğuk Savaş yıllarında ise başta ABD olmak üzere NATO ülkelerinin savaş gemilerinin Rusya'yı tehdit etmesinin önüne geçmişti.
Montrö Sözleşmesi'nden önce geçerli olan 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, Boğazlardan geçecek yabancı gemilerin kontrolü Boğazlar Komisyonu'na devredilmiş; gayri askerî hale getirilen Boğazlar Bölgesi'nin kontrolü Milletler Cemiyeti'ne bırakılarak, Türkiye'nin egemenliği kısmen sınırlandırılmıştı. Hatta 1925 başlarında komisyonun yabancı üyelerinin isteğiyle, komisyona mahsus bir bayrağın Tophane Kasrı'na asılmasına da karar verilmişti. Boğazlar Komisyonu Başkanı Vasıf Temel Paşa’nın gayretleriyle asılmasına engel olunan bu bayrakta Deniz Tanrısı Poseidon'un çapraz çatılmış üç dişli yabası vardı.
Türkiye Lozan Boğazlar Sözleşmesi'ni, büyük oranda dünyanın bundan sonra bir silahsızlanma dönemine gireceği düşüncesiyle kabul etmişti. 1930'lardan itibaren ise bu durum İtalya'nın Habeşistan'a saldırması ve Almanya'nın Ren bölgesine asker çıkarmasıyla değişmeye başlamıştı. 1936'da bu değişen koşullara dayanarak düzenlenen konferansta, büyük ölçüde Sovyet ve İngiliz tezleri çatışmıştı. Sovyetler, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin savaş gemilerinin herhangi bir kısıtlama olmadan geçmesini talep ederken, İngilizler savaş gemileri için izin verilen tonaj miktarının artırılmasını istiyordu. Sonunda Türkiye'ye büyük ayrıcalık ve haklar tanıyan bir denge rejimi üzerinde uzlaşıldı; 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan beri devam eden "Boğazlar Sorunu" çözüme bağlandı.
Montrö Sözleşmesi'nin varlığı, 2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin savaşan taraflara Boğazları kapatarak savaş dışında kalabilmesini sağlamış; Soğuk Savaş yıllarında ise başta ABD olmak üzere NATO ülkelerinin savaş gemilerinin Rusya'yı tehdit etmesinin önüne geçmişti.
Hiç yorum yok: