Osmanlının Olaylı Sadrazamı Baltacı Mehmet Paşa
Prut savaşından günümüze gelen Baltacı Mehmet Paşa ve 1. katerina arasında geçen ilişki Osmanlı tarihinin belki de en büyük dedikodusudur.
Peki bu olayın aslı ne?
Gelin Baltacı Mehmet Paşa'nın hayatını ve bu söylentiyi birlikte inceleyelim. Baltacı Mehmet Paşa, Kastamonu'nun Osmancık kasabasında doğdu. Çocuk yaşında memleketinden çıkarak çeşitli yerlerde bulundu. Genç yaşında iken ilim merakıyla Trablus, Tunus ve Cezayir'e kadar seyahat etti. Daha sonra İstanbul'a döndü ve akrabalarından Hacı Sefer Ağa vasıtasıyla saraya girdi. Sarayda ilk olarak baltacılar ocağına alındığı için Baltacı adıyla tanındı. Sesinin güzelliğinin fark edilmesiyle sarayda müezzin oldu. Daha sonra Dördüncü Mehmet'in oğulları Şehzade Mustafa ve Şehzade Ahmet'in şahsi hizmetlerinde çalıştı. Bu sırada Şehzade Ahmet ile de yakın ilişki kurdu. Edirne olayında isyancılara destek verdi ve Üçüncü Ahmet'in tahta çıkmasına büyük gayret gösterdi. Üçüncü Ahmet'in tahta geçtiği zaman padişaha olan yakınlığı dolayısıyla hızla yükseleceğini ümit ettiyse de Sadrazam Hasan Paşa ve çevresindekiler buna engel oldu. Aynı yıl çeşitli şehirlerde tahsildar olarak gönderilmek üzere saraydan uzaklaştırıldı. En sonunda Damat Hasan Paşa'nın görevinin bitmesiyle İstanbul'a dönebildi, Saray'a döndüğünde ise istediği rütbeyi aldı. Bu sırada yeni Sadrazam Ahmet Paşa'nın görevden uzaklaştırılmasına sebep olan birtakım planlar yaptı ve sonunda sadrazamlığı ele geçirmeyi başardı. Bu ilk sadrazamlık döneminde kendisine yakın olanları iyi mevkilere getirmekten başka önemli bir iş yapamadan görevden uzaklaştırıldı. Daha sonra Erzurum Valiliğine atandı. Ardından 21 Ocak 1709 da Halep valisi oldu. Bunu takip eden dönemde bizzat padişah tarafından ikinci kez sadrazamlığa getirildi.
Bu sıralarda devletin en önemli dış meselesi Rusya ile ilişkilerin gerginleşmesi ve o çağda büyük Avrupa devletlerinden sayılan İsveç Kralı'nın Osmanlı'ya sığınması idi. Deli Petroya yenilen İsveç Kralı Demirbaş Şarl Osmanlı'ya sığınmıştı ve İstanbul'da kaldığı beş sene boyunca Osmanlı Devleti'ni Ruslara karşı sürekli olarak kışkırttı.
Bu olay iki devlet arasındaki gerginliğin had safhaya ulaşmasına neden oldu. Ve Ruslara savaş açıldı. Ordunun başına ise padişahın en güvendiği isim olan Baltacı getirildi. Sefer hazırlıkları tamamlandıktan sonra İstanbul'dan ayrılan Baltacı, emrindeki kuvvetlerle 18 Temmuz günü Prut Nehri, bataklıkların da Rus kuvvetleriyle karşılaştı. Dört gün kadar devam eden ve tarihe Prut Savaşı adıyla anılan bu muharebe çok çetin geçmişti. Geçen süreler üstüne iki taraf da birbirine üstünlük sağlayamıyordu.
Bir şekilde Osmanlı ordusu Rus ordusunu bataklığın birine sıkıştırmıştı. Köşeye sıkışan Ruslara Baltacı hücum emrini verdi. Fakat yeniçerilerin isteksizliği yüzünden Rus tabyalarına giremedi
Baltacı, askerlerin bu isteksiz durumunu gizlemek için bir plan yaptı. Bu sırada Rus ordusunun kuşatma altında ve çaresizlik içinde olduğunu düşünen Rus Çarı Birinci Petro, Osmanlıların her istediğini yerine getirecek yeni bir barış teklifinde bulundu. Baltacı Mehmet Paşa'nın da uygun görmesi üzerine iki taraf arasında 22 Temmuzda bir antlaşma yapıldı. Ancak bu antlaşma tarihin en büyük dedikodusunu da ortaya çıkaracaktı.
Deli Petro Azak Kalesi'ni hemen iade etti ve yaptırdığı yeni kaleleri yıktırdı. Ek olarak Azak Denizi'ndeki donanmasına son verip işgal ettiği yerlerden çekildi. Bunlarla birlikte eski antlaşmayı hayata geçirip 25 yıllığına yeni bir antlaşma imzalandı. Tüm bu gelişmeler Sultan 3. Ahmeti memnun etmişti.
Ancak Birinci Petro'nun bazı vaatlerini ertelemesi sadrazama karşı İstanbul'da bir muhalefet grubunun oluşmasına sebep olmuştu. Ortaya bir de dedikodu çıkmıştı. Aslında savaşın kazanılabileceğini, Paşa'nın rüşvet aldığı ve hatta Çariçe Katerina'nın kendisine sunulduğu ve bu yüzden barışı kabul ettiği söylentileri İstanbul'da yayıldı. Baltacı Mehmet Paşa ise barış şartlarının devletin lehine olduğu ve bunun büyük bir zafer olarak anılması gerektiğini söyleyerek kendini savundu. Prut başarısı önce İstanbul'da büyük bir sevinç uyandırarak şenlikler yaratmış olsa da İsveç Kralı, Kırım Hanı ve Paşa'ya karşı muhalif olan kitle padişahı yönlendirmeye başladı. Baltacı'nın çarı esir etmesi mümkünken bunu yapmadığı hakkında çeşitli söylemlerde bulundular. Nihayetinde Sultan Üçüncü Ahmet'in emriyle Edirne'ye gelen ve sadaret mührü kendisinden alınan Baltacı Midilli'ye sürüldü. Bir sene sonra adada oturması koşuluyla hapisten çıkarıldı. Daha sonra Limni ye gönderildi. Aynı yılın Eylül ayında hastalanarak hayata gözlerini yumdu.
Baltacı Mehmet Paşa tarihin tozlu sayfalarında kaybolacak iken bu olaylar silsilesi ile ünlendi ve hakkında söylenen efsanelerle günümüze kadar adı anılır bir hale geldi.
Hiç yorum yok: