Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
9 Şubat 1881’de Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Sankt-Peterburg’da hayata gözlerini kapadı. 1821'de doğan Dostoyevski, küçük-soylu bir aileye mensuptu. Hırslı bir doktor olan babası çocuklarının eğitimine büyük önem vermişti. Ancak önce annesini, sonra da babasını kaybeden Dostoyevski ile 6 kardeşi erken yaşta öksüz ve yetim kaldı. Edebiyat kariyerine Fransızca çeviri yaparak başlayan yazar, 1844-45'te ilk romanı İnsancıklar'ı, ardından Öteki'yi yazdı. Kısa sürede edebiyat çevrelerinde şöhrete kavuşmuştu. Ancak bu şöhret hayatının son dönemine kadar rahat bir hayat sürmesine yardımcı olmadı. Kumar alışkanlığı mali olarak Dostoyevski'yi tüketiyor; yayınevleriyle avantajlı olmayan anlaşmalar yapmasına neden oluyor; eserlerin uzunluğu ve teslim tarihleriyle ilgili baskılara maruz kalıyordu. Bu yüzden Kumarbaz adlı romanını daha sonra eşi olacak stenograf yardımcısı Anna Snitkina’ya dikte ederek 26 günde tamamlamıştı (Dostoyevski romanlarını çevirilerden okuyanların daha şanslı olduğu, zira hızlı yazılmasından dolayı Rusçasında birçok anlatım bozukluğu bulunduğu söylenir).
Dostoyevski, Çarlığı yerli bir güç olduğu için överken cumhuriyet ve sosyalizm (George Sand ve Hıristiyan sosyalizmini ayrı tutarsak) gibi Batı’dan gelen düşüncelere şiddetle karşı çıkmıştı. Onun söylemleriyle Marksist düşünce neredeyse tamamen birbirinin zıttıydı. Buna rağmen Ekim Devrimi’nin hemen ertesinde 1918’de Moskova’da Dostoyevski’nin heykeli dikildi; kendisi “devrimin peygamberleri” arasında gösterildi. Stalin’in daha ilk yıllarında, 1926-30 arasında Dostoyevski’nin tüm eserlerinin “Sovyet edisyonu” yayımlandı. Maksim Gorki’nin başında bulunduğu Sovyet Yazarlar Birliği sosyalist realizmi önplana çıkarırken Dostoyevski geri plana atıldı, fakat bu da kısa sürdü. 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla “vatansever şair” olarak tekrar gündeme geldi. 1946’da ise Jdanov doktrinine göre dünyada iki kamp vardı; biri emperyalist ABD diğeri ise demokratik SSCB. Bu dönemde de Dostoyevski’nin eserleri “gerici bireyselci burjuva ideolojisi”nin bir ifadesi sayıldı. Ancak bu da kısa sürdü ve Stalin döneminin bitmesiyle liberalleşme başladı.
Dostoyevski, Çarlığı yerli bir güç olduğu için överken cumhuriyet ve sosyalizm (George Sand ve Hıristiyan sosyalizmini ayrı tutarsak) gibi Batı’dan gelen düşüncelere şiddetle karşı çıkmıştı. Onun söylemleriyle Marksist düşünce neredeyse tamamen birbirinin zıttıydı. Buna rağmen Ekim Devrimi’nin hemen ertesinde 1918’de Moskova’da Dostoyevski’nin heykeli dikildi; kendisi “devrimin peygamberleri” arasında gösterildi. Stalin’in daha ilk yıllarında, 1926-30 arasında Dostoyevski’nin tüm eserlerinin “Sovyet edisyonu” yayımlandı. Maksim Gorki’nin başında bulunduğu Sovyet Yazarlar Birliği sosyalist realizmi önplana çıkarırken Dostoyevski geri plana atıldı, fakat bu da kısa sürdü. 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla “vatansever şair” olarak tekrar gündeme geldi. 1946’da ise Jdanov doktrinine göre dünyada iki kamp vardı; biri emperyalist ABD diğeri ise demokratik SSCB. Bu dönemde de Dostoyevski’nin eserleri “gerici bireyselci burjuva ideolojisi”nin bir ifadesi sayıldı. Ancak bu da kısa sürdü ve Stalin döneminin bitmesiyle liberalleşme başladı.
Hiç yorum yok: